23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
23 Nisan’da bu blog benim kampanyası için burayı. Wikipedia’da bulunan Bilgi için burayı. Trt’nin 23 Nisan için hazırladığı detaylı bilgi ve programların bulunduğu sitesi için burayı. Turizm Bakanlığı’ndaki bilgi için burayı. TT Net’in Çocuklara özel hazırladığı site için burayı tıklayın. ‘Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren fiilen, bütün iş ve hareketlerimiz ile gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır..’ ( Mustafa Kemal ATATÜRK ) 23 Nisan 1935 yılından itibaren kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti‘nin millî bayramıdır. 23 Nisan 1920 yılında TBMM‘nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan Hakimiyet-i Milliye bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti‘nin 23-30 Nisan’ı Çocuk Haftası ve haftanın ilk gününü de çocuk bayramı ilan ettiği 1935‘den itibaren kutlanmaya başlanan bayramdır. Bu iki bayram 23 Nisan 1935 yılında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adı altında bir araya getirilmiştir.
Hakimiyet-i Milliye bayramı , Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu gerçekleştiren TBMM’nin açılışını kutlamak amacını taşırken ; Çocuk bayramı savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukların bir bahar şenliği ortamında sevindirmek amacını taşımakta idi.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO‘nun 1979‘u Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği‘ni başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır.
İSTANBUL´UN İŞGALİNDEN 3 GÜN SONRA BİLDİRİ YAYIMLANDI
İstanbul´un işgalinden 3 gün sonra Mustafa Kemal, 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımladı. Bildiride, ´´olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara´da toplanacağı, meclise katılacak üyelerin nasıl seçileceği ve seçimlerin en geç 15 gün içinde yapılması gereği´´ kesin ifadelerle yer alıyordu.
Ayrıca, dağılan Meclis-i Mebusan´ın üyeleri de Ankara´daki Meclis´e katılabileceklerdi. İllerde seçilen temsilciler ve Meclis-i Mebusan´ın bir kısım üyeleri Ankara´ya geldiler. Ankara´nın o günkü şartları içinde Meclis´in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi. Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulübü olarak yapılmış tek katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı.
Hazırlıklar tamamlanınca, Mustafa Kemal, 21 Nisanda yayınladığı ikinci bir bildiriyle Meclis´in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.
DUALARLA AÇILDI
22 Nisan 1920´de yapılan çağrı ile Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü toplandı. O gün, Hacı Bayram Camisi´nde kılınan Cuma namazından sonra topluca meclis binasına gelindi. 23 Nisan 1920… Saat 14.00´te merasimle ve dualarla Meclis açıldı. Başkanlığa ilk olarak en yaşlı üye Sinop Mebusu Şerif Bey getirildi. Bu heyecanlı günü yaşayan bir tanık yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
´´O gün, şimdiki Ulus Meydanında bir tabur piyade sıralanmıştı. Askerlerin arkasında da Ankaralılar toplanmıştı. Saat ikide birkaç yüz kişilik bir kafile, başlarında Mustafa Kemal olduğu halde Taşhan´a iniyordu. Bu bir avuç insan, yok edilmek istenen bir ulusu kurtarmak için birleşmişlerdi. Hepsinin ümidi de Mustafa Kemal´de idi.
Büyük Millet Meclisi olarak kullanılacak taş binanın pencerelerine ufak bayraklar asılmıştı. Binada başka bir olağanüstü durum göze çarpmıyordu.
Sağdaki küçük kapıdan, önce Mustafa Kemal, mebuslar içeriye girdiler. Bir koridoru geçtikten sonra sağdaki salona girdiler. Salonda tahta bir kürsü tam kapının karşısına konulmuştu. Oturmak için de okul sıraları dizilmişti. Salonu ısıtmak için bir soba kurulmuştu. Sobada eğri büğrü birkaç boru yükseliyordu. Tavanda da bir gaz lambası sallanıyordu.
Herkes yerine oturunca, Sinop mebusu olan yaşlı bir zat başkanlık kürsüsüne geldi. Meclisi açtı. Onun bu sırada yaptığı konuşma heyecanla dinlendi. Meclisin ertesi günkü toplantısında, Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi´nden beri geçen olayları açıkladı.
Bundan sonra Büyük Millet Meclisi´nin hak ve yetkilerini belirten bir teklifi Meclis´e sundu. Bunun kabul edilmesiyle Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkilerini kazandı. O günkü toplantıda Mustafa Kemal Birinci Başkan seçildi. Böylece Büyük Millet Meclisi Başkanı oldu.´´
MECLİS´E İLK TEŞEKKÜR
İlk Meclis, İstanbul´dan gelen 90´ın üzerindeki mebusa ilave olarak, 125 devlet memuru, 53 asker, 53 din adamı ve çeşitli sayıda tüccar, çiftçi ve
hukukçudan oluşan kadrosuyla çalışmalarına başladı. Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920´de Meclis Başkanı seçildikten sonra, meclise teşekkürlerini ifade ederek ilk meclis konuşmasını yaptı.
23 Nisan 1920´de kurulan yeni Meclis, 1 numaralı kararıyla kendi kuruluşunu düzenledi. Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi kararlarına uygun olarak milli iradeye dayanan bir meclisin seçimi yapılmıştır. Kapatılan İstanbul Meclis-i Mebusan´ın bir kısım üyeleri, yeni kurulan Meclis´e katılma yetkisini bir numaralı kararla kazandı.
MECLİSİN ESASLARI
Meclisin açılışını izleyen gün, Mustafa Kemal´in teklifi ile şu esaslar kabul edildi:
´´-Mecliste beliren milli iradenin vatanın geleceğine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi´nin üstünde bir güç yoktur.
-Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
-Hükümet kurmak gereklidir. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
-Geçici bir hükümet başkanı veya padişah vekili tayin edilmesi uygun değildir. Padişah ve halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman, Meclis´in düzenleyeceği kanuni esaslara uygun olan durumunu alır.´
23 Nisan 1920´de kurulan Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme, zaman zaman da yargı yetkisini elinde topluyordu. Milletin tek temsilcisi sıfatıyla da kuvvetler birliği sistemini benimsedi.
Dönemin şartları gereği bir Meclis hükümeti sistemi kuruldu. Meclis başkanı aynı zamanda hükümet başkanı idi. Devlet başkanlığı diye bir makam yoktu, hükümeti teşkil eden üyeler vekil diye adlandırılıyordu. Meclis olağanüstü yetkilerle donatılmış olduğundan, kuvvet ve yetki birliğini de bu niteliği ile temsil ediyordu.
Türkiye Cumhuriyeti´nin meclisi tam 89 yıl önce böyle doğdu. Kazanılanlar, bu milletin kanıyla, canıyla, o günlerin şartlarında verilen büyük mücadeleyle elde edildi. Tıpkı Atatürk´ün şu sözlerindeki gibi:
´´Efendiler! Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Türkiye ve Türkiye halkının beka ve istiklalini temine çalışıyor. Çünkü Türkiye´nin asıl sahibi, meşru ve gerçek sahibi olan Türkiye halkının kati arzu ve iradesi bu yoldadır…´´