AH BE İSTANBUL
Ah be istanbul…
Bugün yine sende dolaştım tüm hatıraların üzerine basa basa kaldırımlarda. İlk kez aşık olduğum yere gittim ilk aşkımın kayıp duygularını aradım hiç olmayacak bir yerde. Gözyaşlarımı avuçladım yıllar önce bıraktığım toprakta…. Her birisinin üzerine yemyeşil çiçekler ekmişler ne de güzel büyütmüş zaman onları.
Ah be istanbul… zaman sensiz ne kadar donuk ne kadar köhne bir bilsen. Sensizken yarım yamalak hayat ve hayaller. Ben bugünü yaşamıyorum sadece seni taşıyorum her anıma, her yaşantıma. Minik oğlumu da aşık ettim sana biliyor musun seni anlata anlata. Henüz üç yaşında ve haberdar üsküdardan kadıköyden eminönü, eyüpten, fatihten martıdan ve sahilden… ona anlatığım hikayelerim senle başlayıp senle bitiyor kelimeler sen cümleler sen oluyor her defasında.
Bugün dolaştım yine elim ayağıma dolaşık bir şekilde geçmişle bugün arasında sıkışmış bir halde. Hangi beni hangi zamana karıştırdımbilemiyorum. Kaç defa yaşayınca aşk gerçeğini bulurdu insan. Kaç defa kaybolunca hatıralarda gerçek kendi olurdu insan….
Ah be zaman…Benden aldıklarını hiç geri vermez misin sen. Hiç çarkların geriye dönmez mi…
PişmanlıKlarıdan anlamazmısın, bu kadar mı inatsın bana ve kendine dair. Kırılan kalbleri nereye gömersin yada var mıdır bir tedavisi. Seni bırakıp gidenlerin hiç bırakmaz mısın yakasını hep özlemle mi yakarsın yüreklerini.
Ah be istanbul hep hüzün müsün sen benim lügatimde bir de hep yalnızlık.
Sırtımda çantam avucumda oğlumun minik parmakları kulağımda onun soruları aklımda hatıralar gönlümde yaralarla bindim gebze istikatine gidecek trene. Hepsi birleşince pek bir ağırlık bindi sırtıma ama olsun dayandım bir de hasretini yüklenip onu da taşıdım ta buralara kadar.
20 kasım 2010