Tarih ve Doğanın Eşsiz Uyumu: Phaselis Antik Kenti
Eski Çağın ünlü liman kentlerinden olan Phaselis Antik Kenti, doğa ile tarihin eşsiz uyumunu gözler önüne seriyor. Yemyeşil doğası, masmavi denizi ve tarihi dokusu ile ziyaretçilerini adeta büyülüyor. M.Ö 7. yüzyıla dayanan tarihi ile; Perslere, Roma İmparatorluğuna, Bizans a ve Anadolu Selçuklularına ev sahipliği yapan kent adeta tarihi gözler önüne seriyor.
Kentin Tarihçesi:
M.Ö 7. yüzyılda Rodoslular tarafından kurulan şehir birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Kent kurulduktan bir süre sonra Pers egemenliği ile tanışmıştır. M.Ö 546 yılında Komutan Harpagos tarafından Lykia Bölgesi ile birlikte Pers Hakimiyeti altına alınmıştır. Hellenistik Dönem ile birlikte kent Büyük İskender’e kapılarını açarak Makedonya kralını misafir etmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonra M.Ö. 311 yılına kadar haleflerinden Antigonos Monophthalmos’un hakimiyeti altında kalmıştır. Ardından kentte yaklaşık 90 yıl süren Ptolemaios egemenliği yaşanmıştır.
M.Ö. 46 yılından itibaren Lykia kenti olarak varlığını devam ettiren Phaselis, Roma Barışı [Pax Romana] süresince diğer Küçük Asya kentleri gibi yak. iki yüzyıl elli yıl boyunca refah içinde yaşamıştır. M.S. III. yüzyılın sonları ve IV. yüzyılın başlarından itibaren Isauria ve barbar akınlarıyla korsanlar kenti yeniden tehdit etmeye başlamış ve kent bu dönemde çöküş sürecine girmiştir. M.S. V. yüzyılda oldukça küçülmüştür.. Bunda eşkıyaların istilaları yanında, Attaleia kentinin önem kazanmaya başlaması ve kent içindeki gölün giderek bataklık halini alması etkili olmuştur. Bu dönemde Phaselis, Attaleia kentinin kesme taş yatağına dönüşmüştür. M.S. VIII-IX. ve XI. yüzyıllara ait piskopos listelerinde Lykia’nın piskoposluk kenti olarak görülen kent, geç dönem deniz haritalarında sadece bir portulan olarak anılmıştır.
1158’de Selçuklular tarafından fethedilen kent 1811-1812 yılında İngiliz Kraliyet Donanması adına Küçük Asya’nın güney sahilinin kartografya çalışması sırasında Kaptan F. Beaufort tarafından yeniden keşfedilişine kadar tarih sahnesinden silinmiştir.
Günümüzde milli park olan kente ulaşım hem karadan hem de denizden sağlanabilmektedir.Tarihi ve kültürel açıdan büyük bir birikime sahip olan Phaselis Antik Kentine gelen ziyaretçiler tarihi dokuları ziyaret ederek geçmişi yaşayabiliyor aynı zamanda da kentin koylarında çam ağaçlarının altında da denize girebiliyorlar. Birbirinden güzel üç adet plaja da sahip olan kent aileniz ve sevdiklerinizle birlikte harika bir zaman geçirmeniz için adeta bütün imkanlarını sunuyor.
Üç adet limana sahip olan kentte en büyüğü güney limandır. Adeta doğal havuz şeklinde olan merkez liman ise yüzmek isteyenler için vazgeçilmez bir konumdadır. Merkez limanın üç tarafının çevrili olması ve denize bakan kısmınında ise büyük kayalıkların olması nedeniyle merkez liman doğal havuz görevi görmektedir. Bu sebeple de dalgalar da çok azdır.
Güzel bir deniz keyfinden sonra antik kenti gezmek için yola koyulduğunuzda karşınıza kentin ana caddesi olan Liman Caddesi çıkacaktır.Bu cadde orta ve güney limanı birbirine bağlamaktadır. Caddenin sağ ve sol taraflarında tarihi dükkan kalıntıları da bulunmaktadır.
Kenti ziyarete gelen Roma İmparatoru Hadrianus onuruna yapılan Agora’nın önünden geçen caddede sağlı sollu uzanan heykellerin kalıntıları bulunmaktadır.
Tiyatro ile çevresindeki Zeus Tapınağı hamamlar cadde üzerinde inceleyebileceğiniz diğer yapılardır. Caddenin sonundaki Hadrian Kapısı’na geldiğinizdeyse Güney Liman’ın eşsiz manzarasıyla karşılaşılmaktadır.
Phaselis Antik Kenti hem tarihin hem de doğanın iç içe olduğu, bir yanda görkemli sahillerinde denize gire bilip diğer yanda ise tarihi dokuların eşsiz güzelliği içinde kendinizi geçmişe doğru bir serüvene sürükleyebileceğiniz adeta dünyadaki cennetlerden bir yerdir. Sizlere tavsiyemiz aileniz ile gezi planları yaparken burayı da listenize eklemenizdir.
Kaynak: Akdeniz Üniversitesi Phaselis Project, Sami Altınay, Antalya-Kemer Müzesi