Dostlara
Anladım ki ayrılıklar perçinlemiş sevgilerimizi ve artırmış özlemlerimizi. Bizi bizle konuşturmuş ve buluşturmuş ve hayat burada da aslında büyük bir sürpriz sunmuş biz farkına varmadan… Bu sürpriz kutusunu da kırk kat bohça içine sarmış ve bir o kadar da bağla bağlamış… Biz de yaşadığımız her olayda hissettiğimiz her duyguda yavaş yavaş çözmüşüz bu ilmekleri ve çözülürken ilmekler, bizim dostluğumuz ve arkadaşlığımız, birbirimizi tanımaklığımıza yönelmiş o ilmekler… İlmek ilmek dokumuşuz dostlukları ve büyütmüşüz içimizde sevgimizi nazik ve nazenin bir şekilde. Daha bir hisli olmuşuz, daha bir derin anlatmaya çalışmışız yaşadıklarımızı…
Ve bu anlatılanlardan iki kişiden başka kimsenin çözemeyeceği kimsenin şifresini bilemediği bir anılar ve cümleler zinciri olmuş geçmiş zamanda yaşanılanlar ve gelecek zaman korkuları… Ve ümitleri… Belki yazmaya çalışmışız kelimelerin kifayetsizliğine inat… Ama kelimeler kifayetsiz kaldıkça biz daha da büyütmüşüz içimizdeki çileyi ve aynı zamanda sevgiyi…
Ve hayat, yaşadıklarımız, hissettiklerimiz… Güzel olan yanlarıyla konuşmak istiyor gönlüm bugün… Çünkü yüreklerimizde ördüğümüz sevgiye takıldı kaldı aklım… Benzerliklerimize, yaşadıklarımıza, hislerimize… Anladım ki bir kez daha insanın kendisine yakın dostu bulması, söylemeden söylenilecek kelimeleri çözecek arkadaşlarının olması, en büyük zenginlikten biriymiş… Ve dostluk köprüsü nereden nereye kadar sürer gidermiş ve en güzeli de sınır tanımazmış böyle sevgiler seviyorum sesini ve sözünü duyurmak için… Bir gözyaşını bilgisayar ekranından bile görebilirmiş insan yüreği… Sessiz çığlıkları da çok iyi tanırmış İstanbul’la Diyarbakır arasındaki uzun yollar ve hava farkına inat… Sevgi bir iksirmiş içenlerin anlamadığı ve anlayamayacağı sırlar saklarmış içinde… Ne güzel bir gönül vermiş meğer Rabbimiz bize, ama gönlümüzün farkında değilmişiz yaşarken ve kirletirken duygularımızı… Asıl verilmesi gereken zata veremediğimiz sevgiler için de bir damla gözyaşı ile pişmanlıklar dağından taşlar savurmuşuz tövbe vadisine… Ve tövbe vadisi dua suyuyla sulanınca ne güzel de meyveler üretmiş… Ne güzel tatlar sunmuş insanın ağzına ve ne güzel bir huzur vermiş bir damla gözyaşıyla birlikte… Yukarıya çıkıldıkça nefeslerin kesilmesi ile birlikte pişmanlıklar dağında ruhumuzun da nefesini kestiğimizin farkına varmak biraz zor olmuş ama O’ndan isteyince ve O’na yönelince ilahi bir emirle sağa bakman gerektiği söylenmiş ve dostun ve aranılanın kim olması ve nerde aranmasını bildiren bir levha asılı duruyormuş…
Ve levha üzerinde yazı ve şifrelerde çözülünce en son iş olarak yön değiştirilmiş eldeki çakıl taşları savrulmuş ve yeni bir başlangıç yapmak için koşmuş insan bir tepeden başka bir tepeye ve huzura teslim edilmiş gönül… Ve gelecek günler endişesi de sabra havale edilerek yaşanılanlar da tevekkül odasında hikmet sahibine teslim etmenin rahatlığı içinde yeni bir güne gözyaşları ile birlikte ve… 19.05.2004
Kerime Küçük