Ortaköy
Osmanlı Dönemi’nden beri ilgi çeken bir yerleşim merkezi Ortaköy. Zamanında padişahların sayfiye yeri olmuş. Gizli doğal hazineleriyle ihtişamlı sarayları taçlandırmış. Tarih boyunca ard arda gelen yangınlarla bir dönem gözden düşmüş, bir dönem tekrar göze girmiş.
Bugün Çırağan Sarayı, Kabataş Erkek Lisesi, Feriye, Princess Oteli gibi yapıları, cami-kilise-sinagog üçgeninde yer alan Ortaköy Çarşısı, çarşının içindeki seyyar “entel pazarı”, hediyelik eşya dükkanları, kafeleri, barları ve restoranlarıyla günün her saati canlı Ortaköy. Ama sabahın erken saatlerinde biraz mahmur. Hareket saat 10.00’dan sonra başlıyor.
Sahile inen yoldaki kumpirciler ve gözlemeciler hareketleniyor. Kafeler canlanıyor. Turistik yerlere özgü, üzerinde mönülerin yer aldığı tabelalar dükkanların önüne çıkıyor. Garsonlar, müşteriyi yandaki kafeye kaptırmamak için hareketleniyor. Hatta çoğu zaman işi ileri götürüp sokaktan geçenlerin yolunu kesiyor. Çünkü yanyana dizilen bu kafelerde ortam kadar yemekler de neredeyse aynı.
Ortaköy’ün en büyük sorunu trafiği, bir de park problemi. Trafik Vakfı’na ait olan otoparka ek olarak birkaç tane de özel otoparkı var. Ama özellikle pazar günleri hiçbiri ihtiyacı karşılamıyor. Trafikte kaybedilen zaman uzadıkça uzuyor. Bu durumdan en çok şikayetçi olanlar da şüphesiz son dönemlerde semtin içlerinde inşa edilen lüks sitelerin sakinleri.
Ortaköy’ün müdavimleri arasından bir grup da motor tutkunları. Girişteki Harley Davidson onların mekanı. Denize nazır çay bahçeleri ise küçük-büyük tüm İstanbulluların…
Ortaköy cami tarihi ve özellikleri
İstanbul Kapalıçarşı girişindeki caminin yapımına I. Mahmud döneminde, 1749’da başlandı, ölümünden bir yıl sonra 1755’te tamamlandı. Mimarı Sinan Kalfa olan külliye barok tarzda yapılmış bir cami, medrese, imalathane, kütüphane, türbe, çeşme ve sebilden oluşuyor. Çevresini saran birkaç dükkan da külliyeye dahil. Nuruosmaniye Camii, Osmanlı cami mimarisinde ayrıcalıklı bir yere sahip. Üç boyutlu taş bezemeleriyle biricik bir barok şaheser olarak kabul görüyor. Eteği 32 pencere ile çevrili tek bir kubbesi var. 174 pencere ile aydınlatılıyor. İki şerefeli iki minaresi var. Kurşun yerine taş alemler, ilk kez bu minarelerde kullanılmış. Külliyenin girişindeki çeşme ve sebilde de barok üslup.
istanbulun en gözde mekanlarından istanbula gelipte burda fotoğraf çekmeyen ve çektirmeyen yoktur. İstanbulda en güzel fotoğraf çekme mekanlarından yukardaki fotoğraflarda güzel gerçekten tarihi hakkında geniş bilgim yoktu mustafa beye paylaşımından dolayı teşekkür ederim…