Zıtlıkları Sevmek
Ayrılırken köyümden, firaka düştüğüm zaman vuslatı beklemeyi sevdim. Vuslatı yaşadığım zaman firaka hasret kaldım. Delicesine düşünmeyi, beynimi çatlatırcasına düşünmeyi sevdim. Uzun yolculuklarda gözyaşımı elimle silmeyi sevdim. Ve kaybolmayı sevdim ve sonra yolumu bir başıma bulmayı ilkokula gittiğim memlekette…
Yaşamayı sevdim insanlarla ve yaşamayı öğrendiğim soğuklarda demirlerle kırılarak yakılan ve ısınılmaya çalışılan yurt koridorlarında. Ve ders çalışmayı sevdim 300 kişilik etüt odasında. Ve param bittiği zaman bilet alamadığımda, yürümeyi sevdim başka yollardan.
Ve ağlamayı sevdim ilk ayrıldığımda. Ve hasret çekmeyi, özlemeyi… Ölümü ve ahireti sevdim babamı ölüme gönderdiğimde…..Yaşamı sevdim ilk okulumda, zora talip olmayı sevdim, bu yolun uzun olduğunu anladığımda…
Ağladığım zaman gülümsemeyi,
Güldüğüm zaman da ağlamayı sevdim.
Düştüğüm zaman kalkmayı sevdim…
Düştüğüm yerden ve aynı yerde tekrar düşmemeyi sevdim.
Karanlıkta kaldığım zaman aydınlığı aramayı sevdim… Parasız kalınca da yaşanılabileceğini öğrenmeyi sevdim…
Hüznün içinde mutluluk, mutluluk içinde hüzün olduğunu ve her gülümsemenin mutluluk, ve her ağlamanın da hüzün olmadığını, her ayrılışın bir olduğunu, kaybedişlerin de bazen kazanca dönüştüğünü..
Vurgun yeyince dirilmeyi,
Yalan duyunca doğruluğa sarılmanın ne demek olduğunu,
Hesap deyince de huzur demek olduğunu öğrenmeyi sevdim…
17-10-2002.Çarşamba.